[quote ]Onlara acı veren tamamen kendi çıkarcılıkları olduğundan, kurtuluşu isteyen ve en ciddi şekilde bunun için çabalayanlar, daha fazlasına düşkün bir gayretkeşlik içindedir. Buda kendi içinde egoyu yok ettiğinde, dünya çiçeğe boğuldu. Fakat bu durum, kurtuluşun değil merakın din olduğu kişilerde tam anlamıyla hep bu şekilde ortaya çıkmıştır![/quote]
Joseph Campbell
Kurtuluş değil merakın dinin olsun; kurtuluş felsefi bir kavramdır. Merak ölçün olsun. Yeniden şaşkın gözlere kavuş; çocukken onlara sahiptin. Bütün çocuklar merak içinde doğar, fakat biz onların merakını yok ederiz. Zihinlerini bilgiyle doldururuz; faydasız bilgi, sadece yaşamı yok eden bilgi. Bilgi kullanışlı, faydalı olabilir ama nihai anlamda sadece “can sıkıcı”dır. Masum çocukların zihinlerini doldurmaya devam eder ve er ya da geç başarıya ulaşırsın. Çocuklar savunmasızdır ve senin başarın onların başarısızlığıdır. Bir kez bildiklerini hissetmeye başladılar mı, yolu kaybederler.
O yolun yeniden bulunması gerekmektedir. Evet, kaybolmuştur ama yeniden ele geçirilebilir; çünkü kalbinin derinlerinde bir yerde sen hala merak ediyorsun; bilgi sadece yüzeyde kalır. Sadece kendi içine daldığında, hala orada duran o merak merkezine dokunacaksın. Hala bir çocuksun. Bazen o çocuk ortaya çıkar. Sevgi anlarında, sevinç anlarında, bazen müzik dinlerken veya günbatımını seyrederken o çocuk yüzeye çıkar: sen yine kelebeklerin peşinde koşuyorsundur, yine kumsalda deniz kabukları topluyorsundur, gözlerinde yine bir parıltı vardır ve kalbin yine yeni bir ahenkle atıyordur. Bu arada bir herkesin başına gelir.
Dindar kişi, bunu tümüyle yaşamı haline getirir. Dindar kişi, bunu tümüyle yaşam tarzı haline getirendir: Merak içinde yaşar, merak içinde nefes alıp verir, merak içinde yürür. Her şey onda merak uyandırır; bir çakıl taşı veya kuru bir yaprak her şey kadar merak uyandırıcıdır. Yaşamın bütünü onun için mucizelerle doludur. Meraklı gözlere sahipsen, o zaman mucize her yerdedir; her tarafa yayılmıştır.
Varoluş, mucize denen şeyden yapılmıştır. Bir uçtan öbür uca hayret vericidir; senin sadece hala merak etme yeteneğine sahip gözlere ihtiyacın var. Hala merak edebilen gözler gençtir ve artık merak edemeyen gözler kör, yaşlı ve ölüdür.
Gözlerindeki tozu temizle. Tozla, bilgiyi kastediyorum. Eğer merakı öğrenebilirsen, her şeyi öğrendin demektir. Bildiğini unutabilirsen, her şeyi öğrendin demektir. Yine çocukluğundaki gibi masum olabilirsen, Tanrı’ya çok yakınsındır.
İsa bu yüzden şöyle der: Çocuklar gibi olmadıkça Tanrı’nın krallığına giremezsiniz. Ve unutma, o krallık çok uzakta değil, etrafını kuşatıyor. O krallık buradadır. Sen hala onun içindesin, sadece onu görmek için gerekli gözleri kaybettin. Krallığın ele geçirilmesi gerekmez; ele geçirilmesi, yeniden keşfedilmesi gereken sadece gözlerdir. Bu zor bir olay değildir, çünkü bir zamanlar o gözlere sahiptin. Yalnızca tozla kaplandılar. Tozu temizlendiğinde her şey yeniden güzel olacak, her şey yeniden anlam ve önem kazanacak.
Çok bilgili olduğunda, bu dünyanın tamamı bir gerizekalı tarafından anlatılan, öfke ve gürültü dolu, hiçbir anlam ifade etmeyen bir masaldan başka bir şey değildir. Doğu ya da Batı, dünyanın bütün çağdaş düşünürlerinin sürekli anlamsızlık kavramını düşünüyor, konuşuyor, tartışıyor ve araştırıyor olması tesadüf değildir. Bu, anlamsızlık çağıdır. Neden? Neden bu çağ anlamsızlık çağı haline geldi? Çünkü insan çok bilgili oldu. Evrensel eğitim, okullar, kolejler, üniversiteler: Bilgi ideali gerçekleştirildi. Herkes biliyor. Herkes bildiği için, kimse anlamıyor.
Bilgiden feragat etmek zorunda kalacaksın. Senden ailenden, zenginliğinden, dünyadan vazgeçmeni istemiyorum; ama bilginden, zihninden, aklından vazgeçmeni kesinlikle istiyorum.