Şikayet ve Gülümseme Üzerine

0
1221

İnsanları iki gruba bölen iki tavır vardır. Bunlardan biri hep şikayet etme tavrıdır, diğeri ise hep gülümseme tavrıdır. Yaşam aynıdır; ister iyi deyin, ister kötü, ister doğru, ister yanlış. O neyse odur; başka türlü olamaz.

İnsan başkalarının sempatisini kazanmak, iyi amaçlarını başkalarına göstermek ve bazen de kendini daha adil, daha zeki ve haklı göstermek için şikayet eder. O her şeyden şikayet eder, arkadaşlarından, düşmanlarından, sevdiklerinden ve daha çok nefret ettiklerinden. Sabahtan akşama kadar şikayet eder ve şikayetlerinin sonu gelmez. Şikayetleri öyle bir noktaya kadar artar ki artık hava iyi değildir, atmosfer iyi değildir. Hem yeryüzüne hem gökyüzüne karşıdır.

Herkesin yaptığı her şey yanlıştır ve bu öyle bir aşamaya kadar gelir ki insan kendi sözlerinden hoşlanmamaya başlar ve kendinden hoşlanmadığı zaman bu doruk noktasına varır. Bu şekilde kişi başkalarına karşı, koşullara karşı ve sonunda da kendine karşı olur.

Bunun dünyada nadir görülen bir karakter olduğunu düşünmeyin; sık sık karşılaştığınız bir karakterdir bu. Ve elbette bu tavra sahip olan kişi kendinin en kötü düşmanıdır. Zihinsel tavrı doğru olan kişi yanlışı bile doğru yapmaya çalışır, fakat zihinsel tavrı yanlış olan kişi doğruyu bile yanlışa çevirir.

Ayrıca, manyetizma herkesin ihtiyaç duyduğu bir şeydir. Manyetizmanın olmaması yaşamı sıkıntılı kılar. Her şeyde yanlış görme eğilimi, kişiden yaşamda çok gerekli olan bu manyetizmayı büyük ölçüde alır. Zira yaşamın doğası öyledir ki, doğal olarak, çoğunluğun yaşamı herkesi dışarı atar ve sadece manyetizma gücüyle çoğunluğa girenleri kabul eder. Başka bir deyişle, dünya geçiş izni olmadan giremeyeceğiniz bir yerdir ve bu geçiş izni manyetizmadır. Manyetizması olmayan biri her yerde reddedilir.

Bir de sürekli sağlıklarından şikayet eden pek çok insan görürsünüz. Bunun bir nedeni olabilir ve bazen de çok küçük bir neden, konuşmaya değmeyecek kadar küçük bir neden olabilir. Ve ‘Nasılsın?’ diye sorulunca insan bir kez negatif yanıt vermeye alıştığı zaman, bu şikayet etme eğilimiyle kesinlikle içindeki hastalık tohumunu sular.

Dünyadaki sınırlı yaşamımız ve o denli değişebilir ve güvenilmez olan bu dünyanın rahatlıklarının ve zevklerinin doğası ve insanın her şeyde, her yerde gördüğü yalan, eğer insan bütün bunlardan şikayet etseydi, bir ömür buna yetmezdi. Hayatımızın her anı şikayetle dolardı. Fakat bundan çıkış yolu yaşamın neşeli yanıdır, aydınlık yanıdır. Özellikle Tanrı’yı ve gerçeği arayanlar için düşünecek başka bir şey vardır. Onların kişinin ne kadar kötü olduğunu düşünmesi gerekmez; bu kişinin arkasında kimin olduğunu, bu kişinin yüreğinde kimin olduğunu düşündükleri zaman yaşama umutla bakacaklardır. Şeyleri yanlış gördüğümüz zaman, eğer sadece tüm işleyişlerin ardında adil ve mükemmel olan Tanrı’nın olduğunu düşünürsek, o zaman kesinlikle umutlu oluruz.

Her şeye bir gülümseyişle bakma tavrı, aziz bir ruhun işaretidir. Bir arkadaşa gülümsemek, hatta bir düşmana bile gülümsemek sonunda onu kazanır, zira insanın yüreğinin anahtarı budur. Tıpkı dışarıdan gelen güneş ışığının tüm dünyayı aydınlatması gibi, içerden gelen güneş ışığı da, eğer uyandırılırsa, görünürdeki tüm yanlışlara ve tüm sınırlamalara rağmen tüm yaşamı aydınlatır. Tanrı mutluluktur, ruh mutluluktur, ruhsallık mutluluktur. Tanrı’nın krallığında üzüntüye yer yoktur. İnsanı mutluluktan yoksun bırakan, onu Tanrı’dan ve gerçekten de yoksun bırakır.

İnsan yaşamda yoluna çıkan bütün küçük şeyleri takdir ederek ve görmek istemediği bütün kötü şeyleri gözardı ederek, yaşamda hoşnutsuzluktan başka bir şey vermeyen gereksiz şeyleri çok fazla dert etmeyerek ve yaşama umutlu bir zihinsel tavırla, iyimser bir görüşle bakarak gülümsemeyi öğrenmeye başlayabilir. Kişiye yanlışı doğruya döndürme ve her şeyin karanlık olduğu yere ışık getirme gücünü verecek olan budur. Neşe yaşamdır; asık suratlılık ölümdür. Yaşam kendine çeker; ölüm püskürtür. Ruhtan gelen, yürekten yükselen ve kişinin gülümsemesinde tezahür eden güneş ışığı gerçekten de cennetten gelen ışıktır. Bu ışıkta pek çok çiçek büyür ve pek çok meyve olgunlaşır.

KaynakHazret İnayet Han, 'Karakter Yaratmak'
Fani
Alem ancak ilimle anlaşılabilir. İlim arttıkça da alemler değişir ve çoğalır. İşte biz bu ayrı ayrı alemleri süratle bir noktada toplayabildiğimizde insan oluruz.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz