Sürekliliğe tutunduğumuzda ölüm korkusu vardır. Tamamlanmamış eylem ölüm korkusuna neden olur. Kişilikte, eylemde yetenekte, isimde ve benzeri şeylerde süreklilik arzusu ne kadar büyükse, ölüm korkusu da o kadar büyür. Bir sonuç arayan eylem olduğu sürece, süreklilik arayışı içinde bir düşünen de var olmalıdır. Korku, bu süreklilik ölüm tarafından tehdit edildiğinde ortaya çıkar. Demek ki, süreklilik olduğu sürece, ölüm korkusu da olacaktır.
Sürüp giden parçalanır. Sürekliliğin her biçimi, ne kadar soylu olursa olsun, bir parçalanma sürecidir. Süreklilikte yenilenme yoktur, yalnızca yenilenmede ölüm korkusundan özgürlük vardır. Bunun hakikatini görürsek, yanlıştaki hakikati de göreceğiz. Böylece yanlıştan kurtulmaya başlayacağız. O zaman ölüm korkusu olmayacak. Öyleyse yaşam, deneyim buradadır ve sürekliliğin bir aracı değildir.
Andan ana yenilenerek yaşamak olanaklı mıdır? Yalnızca sona ermede yenilenme vardır, süreklilikte yenilenme yoktur. Sonla başka bir sorunun başlangıcı arasındaki boşlukta yenilenme vardır.
Ölüm, süreksizlik durumu, yeniden doğuş durumudur, bilinmeyendir. Ölüm bilinmeyendir. Sürekliliğin sonucu olan zihin, bilinmeyeni bilemez. Zihin yalnızca bilineni bilebilir. Yalnızca bilinende hareket edebilir ve var olabilir. Öyleyse, bilinen bilinmeyenden korkar. Bilinen bilinmeyeni bilemez ve ölüm giz olarak kalır. Eğer andan ana, günden güne bir sona erme varsa, bu sona erişte bilinmeyen açığa çıkar.
Ölümsüzlük, “ben”in sürekliliği değildir. “Ben” ve “benimki” zamanın, bir sona doğru olan hareketin sonucudur. Öyleyse “ben” ve “benimki” ile bu ölümsüz, zamansız olan şey arasında ilişki yoktur. Bir ilişki olduğunu düşünmek isteriz, ama bu bir yanılsamadır. Ölümsüz olan, ölümlü olanda kapsanmış olamaz. Ölçüsüz olan, zamanın ağına yakalanamaz.
Bir doyum arayışının var olduğu yerde ölüm korkusu vardır. Doyumun sonu yoktur. Arzu, doyum nesnesini sürekli arar, değiştirir ve zamanın ağına yakalanır. Kendini doyurma arayışı sürekliliğin başka bir biçimdir ve düş kırıklığı sürekliliğin bir aracı olarak ölümün peşindedir. Hakikat sürekli değildir. Hakikat bir varlık halidir, varlık zamana bağlı olmayan harekettir. Bu varlık ancak sürekliliği doğuran arzu tümüyle ve tam anlamıyla anlaşıldığında deneyimlenebilir. Düşünce geçmişe dayanır, dolayısıyla düşünce bilinmeyeni, ölçülemez olanı bilemez. Düşünce süreci sona ermelidir. Ancak o zaman bilinemez olan açığa çıkar.