Üç büyük dinin mensupları tarafından sorulabilecek bu soruya cevabım şudur: Meditasyon bir deneyimdir.
Hiçbir din deneyimsiz düşünülemez. O, beklemektir, beklemeyi yeniden öğrenmektir. Belki bekleyişimiz uzun sürebilir, fakat sonuçsuz kalmaz.
Meditasyon, bizi Satori ya da kendi dinimizdeki “Aydınlanmanın” karşılığı olan olguya götürür. Fakat sonuçta yaşananlar birdir: Bütünleştiğimizi, taşındığımızı ve korunduğumuzu hissederiz. Ciddi olarak ve sürekli yapılan meditasyonda bile, bunun ne zaman gerçekleşebileceğini önceden söyleyemeyiz. Bu yüzden rahmeti beklemeliyiz.
Meditasyon, teolojik açıdan “bekleme ve kendini hazırlama” konularına girer. Bu anlamda ne yapabilirsek yapmalıyız. Böyle bir deneyimin gerçekleşmesi elimizde değildir, o elimize bir hediye olarak bırakılır. Fakat meditasyon alıştırmaları sayesinde bir bütün olmayı öğreniriz. Bu bizim yaşantımızı değiştirecek bir güçtür.
Ne kadar derinliklerime inersem, o kadar “kendim” olurum. Sonuçta ortaya ne çıkar? Biraz daha fazla güç, biraz daha fazla sıcaklık, biraz daha fazla sevgi. Daha fazla dolaysızlık ve öze varış.
Sonuçta bizi diğerlerinin üstüne çıkartacak bir şey çıkmaz, tam tersine, eğer doğru olarak gerçekleşmişse daha sade, daha basit olmaya başlarız: insan oluruz.