Kendini Aşağılama Sendromu Hakkında

19
27181

Modern anlamda kendini aşağılamanın dinamiğindeki en hassas nokta şudur: Kendimizi küçük görmek, birazcık olsun değerli olduğumuzu hissetmenin yerine geçebilecek en basit şey haline gelmiştir. Değerli bir insan olduğuna inanmayı reddeden, sırf bu yüzden aşağılanmaya, dışlanmaya boyun eğen o kadar çok insan var ki! Her biri “O kadar önemliyim ki insanlar beni aşağılamaya değer görüyorlar” veya “Ne kadar asil olduğumu görüyor musunuz? Tahmin edemeyeceğiniz kadar yüksek ideallerim var ve ben bunların hepsini gerçekleştirmediğim için öyle utanıyorum ki!” der gibiler. Psikiyatr dostlarımdan biri bir seferinde sürekli büyük günahlar işlediğini sandığı için kendini lanetleyip duran bir hastasından söz etmişti. Her seferinde hasta aynı lafları saymaya başlayınca meslektaşımın içinden ona şunları söylemek geliyormuş: “Be adam, sen kim olduğunu sanıyorsun ki böyle büyük günahlardan atıp tutuyorsun?” Kendini aşağılamaktan vazgeçmeyen birey, “Tanrı” katında çok önemli biri olmasından ötürü “Tanrı”nın onu cezalandırmakla uğraştığını ispatlamaya çalışır.

Haddinden fazla kendini hor görmek, kendini beğenmişliğin başka bir ifadesidir. Gururunu aşağılama ile yenebileceğini düşünenler belki de Spinoza’ya kulak verseler iyi olur: “Kendini hep küçük gören, kibirli olmaya en yakın insandır.” Antik çağ Atina’sında Sokrat, son derece pejmürde kıyafetlerle halkın arasında gezinerek işçi sınıfın oylarını toplamaya çalışan bir politikacının maskesini şu sözleriyle düşürmüştü: “İçindeki kibir, paltondaki her delikten dışarı fışkırıyor.

Bu tür kendini küçük görme vakalarına günümüzde en sık olarak psikolojik depresyonlarda rastlanmaktadır. Ailesinden hiç sevgi görmeyen bir çocuk genelde şu şekilde düşünür: “Eğer iyi bir çocuk olsaydım, beni severlerdi.” Çocuğun yapmaya çalıştığı, sevilmediği gerçeğinden kaçmaktır. Yetişkinlerde de durum farklı değildir. Kendilerini aşağılayabildikleri sürece dışlanmanın veya boşluğun acısını duymazlar; her zaman avunacak bir şeyler bulurlar: “Falanca kötü huyum, filanca hatam olmasaydı, beni mutlaka severlerdi.”

Boşluktaki insanlar için, kendini küçük görmek hasta bir atı kırbaçlamaya benzer: Kısa süreli bir hareket sağlar, ama eninde sonunda olacak çöküşü hızlandırır. Kendini değerli görmek yerine aşağılamayı seçmek dışlanan, sevilmeyen insan için problemlerini kabul edip, yapıcı çözümler bulmasında en büyük engeldir. Kendini küçük görme insanın kendinden nefret etmesini de perçinleyeceğinden, nefret hissini rasyonalize etmekten başka bir işe yaramaz. Kendinden nefret eden, başkalarından da rahatlıkla nefret eder. Kendini beş para etmez görmek, kendinden nefret etmek ve başkalarından nefret etmek arasındaki basamakların geniş olduğu söylenemez.

Kendini aşağı görmenin hararetle savunulduğu çevrelerde, bu denli iğrenç insanlar olarak bizlerin başkalarıyla ilişki kurmak gibi “son derece düşüncesiz” bir davranışa neden kalkıştığımız asla açıklanmaz. Eğer kendimizden nefret ederken başkalarını sevmemiz gerekiyorsa – onların da bizi sevmesini bekleyerek – burada bir gariplik var demektir. Madem ki biz böylesine korkunç yaratıklarız başkaları ne diye bizi sevsin? Daha derine inelim: Kendimizden nefret etmemiz “Tanrı”yı daha çok sevmemizi sağlayacaksa, o zaman ters bir anında bizi yaratma gafletine düşmüş olan “Tanrı” bizi nasıl ve neden sevecek? Biz iğrenç varlıklar olmamızda emeği geçen bir varlığa mı tapacağız?

Neyse ki artık başkalarını sevebilmek için kendimizi sevmenin bir ön şart olduğunu biliyoruz. “Bencillik ve Kendini Sevme” başlıklı kitabında Erich Fromm, bencilliğin ve kendine aşırı düşkün olmanın derinlerdeki kendinden nefret etme duygusundan kaynaklandığını kesin bir şekilde vurgulamıştır. Fromm’a göre bencillik ve kendini sevme aynı olmadığı gibi aslında tamamen zıt şeylerdir. İç dünyasında değersiz olduğunu hisseden insan, kendini yüceltmek ihtiyacında olan insandır. Kendini seven insan ise dostuna karşı nazik ve cömert olmak için gereken temele sahiptir.

Olaya dini perspektiften bakacak olursak, kendini aşağılamanın ve kendini küçük görmenin modern çağın getirdiği sorunların bir yan ürünü olduğunu anlayabiliriz. Calvin’in insanı küçük gören fikirlerinin, bireylerin endüstri devrimi sırasında özgüvenlerini kaybetmeleriyle ilgili  olduğu artık biliniyor. Yirminci yüzyılda Calvin’in görüşlerinden çok ‘boşluk’ hastalığı bizi eritiyor. Kendini aşağılama sendromu, modern anlamda, Musevi-Hıristiyan geleneğinden şimdiye kalan bir miras değildir. Bunu en açık ifade eden Kierkegaard’dır:

Şayet birey kendini sevmeyi öğrenmeyi beceremezse, komşusunu sevmeyi de öğrenemez. …Kendini doğru biçimde sevmek ve bir dost için sevgi beslemek tamamıyla örtüşen konulardır. …Kural şudur: Komşunu severken kendini seveceksin, çünkü ona değer verirken aslında kendine değer verdiğini bileceksin.”

KaynakRollo May, 'Kendini Arayan İnsan'
ihtiyarbilge
Bilgeliği aramak bilgeliktir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


19 YORUM

    • Haklısın.Ben kendimi sevmesemde başkalarına değer veriyorum.Kendime sürekli hakaret etmem benim suçum mu ki laf atıyorlar.Bu benim içimden gelen bir his.

    • Aynen.Kendimden nefret ediyorum.Tüm yazıyı okumadım başını okudum sadece fakat hiç uymuyor.2 farklı türü vardir belki?
      Kendimden yapamadıklarımdan yaptıklarımdan konuşmamdan hareketlerimden nefret ediyorum.Yok olmak istiyorum ölmek istiyorum.Farkındayım kendimle bu toplumda bu dünyada yaşayamacağım. Hislerim böyleyken yukarıda yazanlar bana da doğru gelmedi.

  1. O kadar hiç hissediyorum ki kaybolsam ailem dışında kimsenin umurunda olmam. Okulum yok, mesleğim yok. Çok boşum. Yaşadığım bu şehir bana cehennem gibi geliyor. Hep ağlıyorum. Hep üzülüyorum. Bir gün mutlu olacağıma inanmıyorum. İnsanları sevemiyorum. Yapmacık geliyorlar. Kendimi sevemiyorum. Utanıyorum. Utandırıyorum…

    • Sevgili Kanadı Koparılmış Kelebek, bu hislerin psikolojide karşılıkları var. İnsanların hayatlarındaki benzer olaylar benzer sonuçları doğuruyor. İlk defa siz yaşamıyorsunuz ve son da değilsiniz. Roma’yı baştan keşfetmeye çalışmayın. Değişime hazır olun ve bir uzman tavsiyesi alın. İlaç kullanmanıza gerek yok. Konuşma terapisi yapın ve kendinizi keşfe çıkın. İnanın, yaşamdan tekrar zevk aldığınızda, boşluk hisleriyle ziyan olan zamana acıyacaksınız.
      Sevgiler,

  2. Birgün herşeyin iyi olacağını düşünüyorum.Umudum var.Elimdeki tek şey sonuçta.Neden böyle oldu?Bilmiyorum…Belki şeydendendir.Ne bilim.Zihnim bomboş cümlemi bile toparlayamıyorum…

  3. aşağılık bir insanım çünkü kendimi aşağılıyorum. bu satırları yazarken de rahatlıyorum çünkü gerçeğimi biliyorum. kibir ve ya değil bunun önemi yok. insan kendini aşağılamamalı. evet başkaları da beni neden sevsin. ben de öyle düşünüyorum zaten. böyle hastalıklı bir ruhu kim neden ve niye sevsin. sevmeyecekler zaten. baktığınız kadar basit değil. öz saygısını yitirmiş bir insan o bahsettiğiniz boşluğa düşüyor ve orda kendi olamıyor. kendin olmadığın her an kendi benliğine saygısızlıklar yapıyorsun yapmaya devam ediyorsun. evet özgüvenimi yitirdim ve o gün bugündür kendimden nefret ediyorum.

  4. Ben de herkestende kendimden de nefret ediyorum 21 yaşındayım doğdum doğalı ağlarım gülsem de içimden gülmem hep Allaha şükrettim isyan etmedim ama benimde mutlu huzurlu bir ailem olsun isterdim şu an bunları yazarken ağlıyorum bu hayatta aile kelimesi benim en hassas noktam, doğduğumda huzursuz bi aileye, mutsuz bir ortama düşeceğimi bilemedim, ama annemi çok seviyorum, hep bi boşlukla yaşadım belki ilerde evlenirsem Allaha hep dua ediyorum beni gerçek seven çıkarki çocuklarım olursa onlara el gibi değilde kanı gibi davransın diye çünkü çocuklarının annesini sevmeyen çocuklarınıda sevmiyor, boşluktayım yıllardır manevi yönden yoksunum, sevdiğim adam sandığım erkeklerde sevmiyor, ailede mutluluk görmeyince evlenmektende korkuyorum, kendimi küçük bir kız çocuğu gibi görüyorum sanki benim elimden tutup koruyup tekrar büyütsünler istiyorum ama olmuyor, kalbim çok kırık yaşamadığım çocukluğuma ben bu kadar takıntıyla çok yaşamam biliyorum çünkü kimse bana destek olmadıda, biride demediki bi daki ailende eski yaşadıklarını değil mutluluğu yaşıcak sın diye ilerde çocuklarım olursa onlarında benim gibi eksik hisetmesini istemiyorum ailemi seviyorum ama yaşadıklarımızı sevmiyorum.ben kimim bilmiyorum karakterim ne bilmiyorum benliğimi kaybettim iyi kalplimiyim kötü kalplimiyim onu bile bilmiyorum hep kötülük gördüm ailem dışında da sevdiklerimden onlarda etkili oldu benim ölmemde hiç acımadılar Allaha havale ettim onlarıda, Allahtan tek dileğim bundan sonraki hayatımda çekirdek ailemle hep birlikte mutlu olmak artık acılar hastalıklar bitsin istiyorum bide hayırlı bi eşin kollarında yaşlanıp son nefesimi vermek istiyorum Allahım yüzümü güldür ailemle huzurlu yaşayalım artık dualarımı kabul eyle.

    • Öncelikle inşallah duaların kabul olur, bu yazıyı görür müsün bilmiyorum ama sadece iyi bi insan olduğunu yazmak istedim.Mutlu olursun inşallah.Anlaman dileğimle ” ANLIYO OLABİLİRİM”

  5. kendini aşağı görmek fazla kibirden kaynaklanmaz. bu yazıyı yazan kişi eminim phd mba kafasındaki eğitim kariyer dallamalarından biri. kendini aşağı görmemiş, kendini tamamen diğer insanlardan hatta canlı cansız her şeyden soyutlamamış, sevgisizliğin sillesini yememiş birinin yukarıdan bakarak konuşması ne kolay.
    illa fazla kibrin paketlenmişini arıyorsanız ben size söyleyeyim o kendini aşağı görme değil fazla mütevaziliktir. ve ikisi apayrı şeyler.

    • Kesinlikle.

      Kendimden nefret ediyorum.Tüm yazıyı okumadım başını okudum sadece fakat hiç uymuyor.Kendimden yapamadıklarımdan yaptıklarımdan konuşmamdan hareketlerimden nefret ediyorum.Yok olmak istiyorum ölmek istiyorum.Farkındayım kendimle bu toplumda bu dünyada yaşayamacağım. Hislerim böyleyken yukarıda yazanlar bana da doğru gelmedi.

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz