Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de, gerek toplumsal yaşamın geniş çerçevesi gerekse günlük ilişkilerin dar çerçevesi içinde olup biten birçok olayın en dikkati çeken belirtisi, çatışan anlayışların, çarpışan çıkarların arasında kişilerin harcanmasıdır.
Her düşünen insan için bir sorun olan ya da olması gereken bu olgu, kendi kendini çeşitli bildirilerle bağlamış, bu bildirilerle de kendine çeşitli sorumluluklar yüklemiş olan zamanımızın insanı için çok özel bir anlam taşımaktadır.
İnsanlığa hizmet (ya da memlekete veya herhangi bir kuruma ve düşünceye hizmet) adı altında veya hizmet etmek niyetiyle kişilere yapılan haksızlıkların karşısında; bu haksızlıkları önemsemeyen veya önemsemeye korkan ya da –en kötüsü- kendi çıkarları gerektirdiği için önemseyen insanların tutumu karşısında boğazı tıkanan, midesi bulanan kişi için tek çıkar yol, kendisini bir örnek olarak öne sürüp, insanca yaşamak, böyle bir yaşamanın her yönden gelen tehlikeleri ne olursa olsun, insana –kendi kendisine- yakışırcasına yaşamaktır. Böyle bir yaşamanın temel koşulu, insanın, daha doğrusu kişinin ana değer, kayıtsız şartsız ana değer olduğunu gerçekten görebilmek, bunu her boyutuyla kavrayabilmek ve gözden kaçırmadan davranmak, bunu göremeyenlerin çıkaracağı güçlükleri bile bile bir şeyler yapmak, Don Kişotca da olsa bir şeyler yapmaktır.
– Çürümüş birkaç geleneği korumak için onlara kör bir inatla yapışıp, açık ve temiz pek çok doğruyu tepen insanlara;
– En temel haklarından herhangi birini elde etmeye ya da korumaya çabalayan insanlara kulak vermeyenlere;
– Genel yararı korumak amacıyla kişileri harcayan; tek bir kişi haksızlığa uğruyorsa hiçbir genel yararin korunamayacagini gormek istemeyen insanlarin tutumuna;
– Erdemden soz eden, ama sıra erdemli bir eyleme gelince duraksayan insanlarin tutumuna;
– Herhangi bir alanda bir değişiklik yapmanın gerekliliğini gören, ama böyle bir düşünceyi ortaya atmakla yerleştikleri koltuğu yitireceklerinden korkan ve birçok değerli şeyin yok olması pahasına bile olsa, renksiz durumlarını korumayı daha uygun bulan insanların tutumuna;
– Görünüşte yasaya uygun, ama hak duygusuna aykırı işler yapmayı “mübah” sayanlara;
– Kendi aleyhine bile olsa, kişiden bağımsızlığını –etik anlamdaki bağımsızlığını- suç işlemedikçe esirgemeye hakkımız olmadığını göremeyen insanlara;
– Toplumda sivrilebilmek için her kalıba girmekten ya da suçsuz insanları ezmekten çekinmeyen insanların tutumuna;
– Haksız, yasadışı işler yapmak istemeyenleri kovmak isteyenlere;
– Her doğan insanı yaşatmak ve eğitmek, herhangi bir karşılık istemeden yaşatmak ve eğitmek zorunda olduğumuzu göremeyenlere;
– “Gemisini kurtaran kaptan”, “Bana dokunmayan yılan binlerce yıl yaşasın” anlayışı içinde, kendilerine saygı göstermeyi unutanlara;
– Bugüne kadar kişinin ana değer olduğunu, günde binlerce defa unutup yapılan hareketlere, ayarlanan tutumlara, olup bitenlere;
– Bundan sonra, bu doğru unutularak yapılacak tüm hareketlere, biçimlenecek tutumlara, olup bitecek şeylere;
itiraz etmek –ama yine de bunlara anlayış göstermek– insanca yaşamanın temel koşullarındandır.