Çoğu hastalığın oluşmasında aslında çevresel, beslenme ve genetik gibi nedenlerin yanı sıra ruhsal bazı mekanizmalar da etkilidir. Oldukça derinden işleyen ince düzeydeki enerjiler zamanla birikip, belirli yerlerde yoğunlaşıp, maddeselleşebilir ve görünen hastalıklara dönüşebilir. Tıp ve bilimsel araştırmalar ilerledikçe şu an safsata veya hurafe gibi görülen veya bugünkü teknolojiye göre anlaşılamayan durumların bazılarının altında bilimsel gerçekler olduğu, bazılarının ise gerçekten yanlış algılama veya safsata olduğu ortaya çıkacaktır.
Dünya burç değiştiriyor, Balık Çağı’ndan Kova Çağı’na geçiş yapıyor. Bu insan beyninde de çok değişiklikler yapacak olan bir durum. Daha önce de dünya her 2000 yılda bir olduğu gibi burç değiştirmiş ve İsa’ya göre 0 yılında Koç Burcu’ndan Balık Burcu’na geçiş yapmıştı. Balık Burcu’nun özellikleri yöneticisi olan Neptün gezegeninin özellikleri gibi daha çok sorgulamadan kabullenme, yer altı faaliyetleri, inançlarda körü körüne bağlanma gibi özelliklerken şimdi ise daha farklı bir şekilde Kova Çağı’nın ve yöneticisi olan Uranüs’ün özellikleri ön plana çıkmaya başlıyor. Bu 2000 yıllık geçiş ortalama 50 yıllık bir dönemde tamamlanıyor. 1975 yılında başladı 2025’te tamamlanacak. Dikkat edip hafızanızı zorlarsanız 1975’le beraber özgürlük artışı talepleri, kadın hakları, mini etek, cinsel özgürlük ve sapkınlıklar, teknolojideki baş döndürücü ilerleme, telefonlardaki inanılmaz gelişme, internet-bilgisayar teknolojisi, uzay aletleri, tıptaki teknolojik aletler vb gibi.
Sayısız hızlı teknolojik gelişme söz konusu ve artan bir hızla da devam edecek, şu anki aklımızın alamayacağı kadar hızlı ve ileri gelişmeler olacak. Şu an saptanması olanaksız olan çok ince düzeylerdeki enerjiler bile bilimsel olarak saptanabilecek ve o zaman hastalıklar şimdi olduğu gibi maddeleşmiş ve oluşmuş halde değil, çok daha önceden, daha ince enerji düzeyindeyken saptanabilecekler. Aslında henüz kesin bilimsel olarak ve kesin saptanamamış olmakla beraber pek çok hastalığın önceden haber verdiğini ve altında psikolojik ve ruhsal temellerin yattığını söyleyebilirim.