Hastalıkların Esas Sebebi Fazla Yemektir

0
729
“Çok yeme ağacı diken, hastalık meyvesi toplar“
— Atasözü

 

Çok yeme ağacının hastalık meyvelerini nasıl olgunlaştırdığına bakalım. Çok yemek yenildiğinde midenin daha çok enzime ihtiyacı olur. Enzim üretmek, vücut için çok güçtür ve kıymetli maddeler gerektirir. Sağlıklı bir insanın midesi 200-250 gr. yemeğin birinci hazmını, besinlere ve kişinin hazım gücüne göre değişmekle beraber, 3-4 saat içinde kolayca gerçekleştirebilir. Bu miktarda yemeği hazmetmek için kalp zorlanmadan rahatça çalışacaktır. Bunun iki katı yemek yenildiğinde ise, yemeğin hazmedilmesi ve fazlalıkların kısmen depolanarak, kısmen çıkartılması için kalbin dört-altı misli daha fazla çalışması gerekecektir. Bu işlem sadece kalbi değil, besinlerin hazmedilmesi, depolanması ve çıkartılmasıyla görevli diğer organları da yıpratır. Mesela, bir araba taşlı, bozuk ve dik bir yolda, düzgün yolda harcadığı yakıtın iki-üç katını harcar. Mesafe aynıdır, fakat harcanan yakıt miktarı farklıdır. Devamlı zorlu çalışmadan harap olan motor gibi, insan kalbi de aşırı çalışmadan dolayı çabuk tükenir.

Genç vücut, kuvvetli olduğu için, yemekleri hazmederek, fazlalıkları dışarı atabilir. Ancak zorlanma devam ettiği sürece, bu kuvvet tükenir, fazlalıkların giderek daha az atılmasıyla vücutta depolar oluşmaya, depolar dolduktan sonra da atıklar kan ile birlikte dolaşmaya başlar. Böylece kan ağırlaşır, dolaşımı yavaşlar. Ağırlaşan kan, bu atıkları damarlarda biriktirmeye ve zamanla damarları tıkamaya başlar. Daralmış ve tıkanmış damarlardaki kan, organları yeterli derecede besleyemeyecek kadar azalır. Beslenemeyen organlar beyne “açız!” uyarısı gönderirler; beyin de bu çağrıya cevap olarak iştahı çoğaltır. Bu, insanı daha çok yemeye zorlar. Yedikçe kandaki fazlalıklar ve damarlardaki tıkanıklıklar çoğalır. Kan daha da koyulaşır, dolayısıyla organların açlık hissi daha çok artar. Bu kısır döngü devam ederken insanlarda konsantrasyon, hafıza, düşünme, anlama ve öğrenme kabiliyetleri azalmaya, hastalıklar bir bir kendini göstermeye başlar.

Bazı insanlar, fazla yemenin bedelini aşırı şişmanlıkla ve beraberinde getirdiği hastalıklarla öderler. Bazıları da vardır ki, ne kadar yerse yesin, hep zayıf kalırlar. Bunlar kendi durumlarının şişmanlardan daha iyi olduğunu zannederler. Çoğu zaman onların durumu şişmanlardan daha tehlikeli olabilir. Çünkü fazlalıklardan oluşan atıklar, ilaçlar, toksinler ve katkı maddeleri şişmanların vücudundaki yağlarda depolanarak, organların tahrip olmasını kısmen de olsa önleyebilir. Ancak zayıfların, kan vasıtasıyla bütün vücutlarını dolaşan toksinler, hem ateş, öksürük, terleme, nezle, kusma, ishal, sivilce, çıban gibi yollarla dışarı atılırken bu ağır işlemler organlarını yıpratır, hem de eklemlerde, kaslarda ve organlarda depolanarak buralarda ağrıya, enfeksiyona, kistlere ve genetik değişimlere (mutasyonlara) sebep olur. Bu tip insanlar genelde sık hastalanan, sıkıntılı ve asabi insanlardır.

Vücudumuzdaki sistemler, yalnız doğal yiyecekleri kaldırabilir ve doğal besinleri sindirmekte hemen hemen hiç problem yaşamaz. Fakat sindirim sistemimiz ve bağışıklık sistemimiz, genetiği değiştirilmiş, gen teknolojisi ve nanoteknolojiyle üretilmiş ürünlerin belli bir miktarından fazlasına dayanamaz. Bu ürünlerden kaçınmak neredeyse imkansız hale geldiğinden sağlıklı kalmak için az yemek, daha büyük bir zorunluluktur.

KaynakDr. Aidin Salih, 'Gerçek Tıp'
Şifacı
Şifa, Doğa'dan gelir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz