Hammurabi, bugünkü Irak’ta kurulmuş eski bir medeniyet olan Babil’in bir kralıdır. M.Ö. 1792’den 1750’ye kadar ülkesini yönetti ve pek çok rakip ülkeyi işgal etti, ama en büyük ününü tarihin ilk yasa yapıcısı olarak kazanmıştır. Saltanatının sonuna doğru Hammurabi, suçlular için cezalandırılmaları ve yurttaşları için uymaları gereken kuralları dile getiren tarihteki ilk yazılı yasalardan birini yazdırmıştır. Hammurabi’nin zamanında, çoğu toplum sadece despot yöneticilerin kaprisleriyle yönetilirken, herkese uygulanan bu kanunlar daha önce benzeri olmayan bir yenilikti.
Ancak kanunun kendisi, modern standartlara göre aşırı şekilde zalimdi. Hammurabi, kurallara küçük karşı gelmelerde bile ölüm cezası verebiliyordu. Tavernaya giren kadınlar, kaçak göçmenleri taşıyan adamlar ve “iyi bir sebep” olmaksızın kocalarını terk eden kadınlar hepsi de idamla mahkum ediliyorlardı. Zalim kanunlar, eski toplumun hurafelerini yansıtıyordu. Babil yurttaşları arasındaki anlaşmazlıklarda Hammurabi’nin kanunu suçlananı nehre atmayı gerektiriyordu. Eğer kişi suçluysa, batabilirdi. Ama eğer masumsa, “yara almadan kaçabilirdi” ve suçlayan yalan beyanattan dolayı ölüme mahkum olabilirdi.
Kralın katipleri, kanunları adalet tanrısına adanmış siyah taş tabletler üzerine yazdılar ve halka sergilediler. Kitabede Hammurabi “tüm gelecek nesillerden” kanunları gözetmesini ve “yönettiği toprakların kanununu değiştirmemesini” talep etti. Hammurabi, gelecek krallardan kendi dürtülerine göre yönetmekten çok yasanın kurallarını desteklemelerini istedi. Hükümdarların yurttaşlarını yönetirken keyiflerine göre kanunları değiştirememesi kavrayışı, devrimci bir anlayıştı. Hukuk devletine saygı, başarılı hükümetlerin tarihe bıraktıkları asıl izlerden biri olarak kalmıştır.
Hammurabi’nin kanunlarını gösteren tabletler, 1901 yılında bir Fransız arkeologu tarafından günışığına çıkarıldı ve şimdi Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hammurabi kanunu, Yakın Doğu’daki çoğu antik medeniyetlerce kullanılan karmaşık bir yazı sistemi olan çivi yazısı ile yazılmıştır. Çağdaş bilginler, çiviyazısı karakterlerini 1835 yılına dek çözememişlerdi.