Bugün pek çok bitki, soğuk algınlığından depresyona kadar çeşitli hastalıkların tedavisinde etkili oluyor. Hipokrates’ten bu yana kullanılan fitoterapi (bitkilerle tedavi) yöntemleri, insan sağlığına daha az zarar verebilecek, etkisi bilimsel açıdan kanıtlanmış, sentetik olmayan, standardize edilmiş ve organizmayla uyumlu doğal preparatların oluşturulması yönündeki istek ve çalışmalar sayesinde gelişiyor.
Yunanca phyton (bitki) ile therapeia (tedavi) kelimelerinden oluşan fitoterapi (bitkilerle tedavi), özellikle son yıllarda tüm dünya tıp ve eczacılık bilimlerinde geniş bir yer tutarak popülaritesini artırıyor. Konunun bu kadar önem kazanması, insan sağlığına daha az zarar verebilecek, etkisi bilimsel açıdan kanıtlanmış, sentetik olmayan, standardize edilmiş ve organizmayla uyumlu doğal preparatların oluşturulması yönündeki istek ve çalışmalardan kaynaklanıyor.
Bitkilerin tedavide ilaç olarak kullanılması, insanın dünyadaki varoluşu kadar eski. Bu süreç içerisinde bitkilerle tedavi kavramı, ampirik (deneme-yanılma) ve bilimsel devre olarak bilinen iki ana dönemden geçmiş. Bunlardan ampirik devre, 19. yüzyılın başlarına dek sürmüş, kimya ve farmakoloji gibi bilim dallarının gelişmesiyle yerini bilimsel döneme terk etmiş.
Tıbbın babası olarak kabul edilen antik Yunan dönemi hekimi Hipokrates’in (MÖ 460-370) eserlerinde Cinnamomum zeylanicum (Seylan tarçınağacı), Conium maculatum (baldıran otu), Atropa belladona (güzelavratotu), Matricaria chamomilla (papatya), Papaver somniferum (afyon), Hyoscyamus nigrum (banotu) gibi bugün dahi tedavide kullanılan bitki isimlerine rastlamak mümkün. Fitoterapinin temel öğeleri arasında yer alan bitkilerin sınıflandırılması, günümüzde bilinen şekilleriyle isimlendirilmesi ve sistematik biçimde düzenlenmesinin sağlanması, İsveçli botanikçi-hekim Carl (Carolus) Linnaeus (1707-1778) tarafından gerçekleştirilmiş. Bitkilerin tedavide kullanımıysa Henri Leclerc’in (1870-1955) çabalarıyla daha da yaygınlık kazanmış; Leclerc, fitoterapi terimini ve tanımını bilim dünyasında ilk kullanan bilim adamı olmuş. Tüm dünyada giderek popüler hale gelen fitoterapi bugün, tıbbi bitkilerin veya bunlardan hazırlanan bitkisel çaylar, çeşitli ekstreler ve tentürler gibi bitkisel kaynaklı etken maddelerin hekim ve eczacının işbirliği ve denetimi altında, bilimsel olarak kanıtlanmış etkileri doğrultusunda çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmasıyla ilgilenen bir bilim dalı olarak tanımlanıyor.
Yaygın Olarak Kullanılan Bitkiler
Ekinezya (Echinacea purpurea)
Yıllardır devam eden araştırmalar, Echinacea’nın bağışıklık sistemi üzerindeki desteğini kanıtlayan sonuçlar verdi. Çalışmalar Echinacea’nın akyuvar aktivite edici, hücresel dokuları ve epidermisi rejenere edici özelliklerini açığa çıkardı. Echinacea, enfeksiyonlarla savaşı, enfeksiyon işlemindeki zararlı enzimleri nötralize edebilmesiyle sağlıyor. Bunun yanında bağışıklık sisteminin önemli maddelerinin miktarlarını yükseltiyor. Almanya’da yapılan çalışmalar Echinacea’nın içerdiği proteinlerin enfekte olmamış hücreleri viral enfeksiyonlara karşı koruduğunu ortaya koyuyor, bu da Echinacea’nın soğuk algınlıklarında çok kullanılan bir bitkisel preparat olmasını sağlıyor.
Sarmısak (Garlic)
“Eğer kalp hastalıklarıyla ilgili risk faktörlerini göze alarak bir ilaç tasarlamamız gerekseydi, sarmısaktan daha iyisini yapamazdık” diyor, Kaliforniya’daki Ojai Center of Phytotherapy’nin müdürü Amanda McQuade-Crawford. Sarmısağın sürekli kullanımı kalp hastalıklarından koruyor. Sarmısak “iyi kolesterol” olarak bilinen HDL seviyesini yükseltirken, kötü kolesterolü (LDL) ve trigliseritleri (kan damarlarını tıkayan yağ pıhtıları) düşürüyor. Ayrıca yüksek tansiyonu düşürmek için kullanılıyor. Araştırmalar, sarmısağın çeşitli mikroorganizmalara karşı etkili olduğunu ortaya koyuyor. Sarmısak, bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanında, virüs ve mantarlara karşı da kullanılıyor. Çin’deki araştırmalara göre, sarmısak tüketiminin yüksek olduğu kişilerde gastrik kansere yakalanma riski daha düşük.
Ginkgo Biloba
Ginkgo Biloba ağacı 200 milyon yıldan bu yana varlığını sürdüren en eski türlerden birisi. 300 kadar bilimsel yayın Ginkgo Biloba ekstresinin hafıza kaybı, zayıf konsantrasyon, dolaşım sorunları, baş dönmesi, kulak çınlaması, anksiyete, nörolojik bazı düzensizlikler, alzheimer semptomları gibi sorunlarda başarıyla kullanıldığını ortaya koyuyor. Fighting Radiation & Chemical Pollutants With Foods, Herbs & Vitamins kitabının yazarı Steven Schechter Ginkgo ekstresinin kılcal damar dolaşımını artırarak beyin, kalp ve diğer organ dokularına kan ve oksijen girişini artırdığını yazıyor. Ayrıca ginkgoda bulunan flavonoidler (meyvalara renklerini veren ve güçlü antioksidan etkisi olan maddeler), serbest radikal temizleyicisi olarak görev yapıyor. Bu sayede özellikle görme bozukluklarında gözlerin fonksiyonlarını düzeltmek için kullanılıyor.
Ginseng
Ginseng üzerinde en çok çalışılan bitkilerden birisi. Bu bitkinin fiziksel ve zihinsel performansı nasıl artırdığına dair 3 binden fazla çalışma bulunuyor. Çalışmalara göre ginseng, fiziksel dayanıklılığı, performansı, stresle başa çıkabilme durmunu artıran güçlü bir adaptojen (fiziksel ve zihinsel değişimlere adapte olmaya yardımcı olan bitkisel preparatlara adaptojen adı veriliyor). Ginseng, akciğer fonksiyonlarını ve kan akımını artırıyor, hafızayı güçlendiriyor, toksinlerden arınmayı hızlandırıyor. Yaşam süresini uzatmak ve hastalıklara direnci artırmak için yaygın olarak kullanılıyor. Araştırmalar özellikle Panax ginseng (Asya ginsengi) ve Eleutherococcus senticosus’un (Sibirya ginsengi) bu etkilere sahip olduğunu gösteriyor.
Sarı Kantaron (St. John’s Wort)
Fitoterapide kullanılan bitkilerin “yıldız”ı olarak kabul edilen St. John’s Wort bitkisinin ekstreleri, deneysel ve klinik çalışmalarda çok çeşitli etkiler gösteriyor. Bazı kanıtlanmış aktiviteleri; zihni etkileyen (psychotropic), depresyon önleyici (antidepressant), anti-virütik ve antibiyotik etkileri içeriyor. Ayrıca yara ve yanıkların iyileşmesine yardımcı oluyor. St. John’s Wort, tarihte sinir toniği olarak kullanılmış, günümüzde ise depresyon önleyici olarak kullanılıyor. Avrupa’da uzun süredir depresyon için doğal ilaç olarak kullanılan St.John’s Wort, özellikle Almanya’da şu anda depresyona karşı en önde gelen tedavi ve doktorlar tarafından yılda üç milyon reçeteye yazılıyor.
Kedi Otu (Valerian Root)
Almanya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde Valerian Root, tıp otoriteleri tarafından uykuya yardımcı olarak resmi kabul görüyor. Araştırmalar, Valerian Root’un genel sinir sistemindeki etkisi nedeniyle uykuya yardımcı olduğunu ve uyku kalitesini artırdığını, herhangi bir yan etkisi olmadığını, bağımlılık yapmadığını ve ertesi sabah uyanınca baş ağrısı veya halsizlik gibi etkileri olmadığını gösteriyor. Valerian Root, ayrıca sedatif, sinir yatıştırıcı ve spazm çözücü olarak kullanılıyor.