Din başarısız olmuştur. Bilim başarısız olmuştur. Doğu başarısız olmuştur ve Batı başarısız olmuştur. İçinde Doğu’nun ve Batı’nın buluşabileceği, dinin ve bilimin buluşabileceği daha yüksek bir şeyin sentezine ihtiyaç var.
İnsan evladı topraktaki kökleriyle ve çiçek açma potansiyeliyle bir ağaç gibidir. Din başarısız olmuştur, çünkü o sadece çiçeklerden bahsediyordu ve bu çiçekler felsefi, soyut kaldı; onlar asla maddeye dönüşemedi. Onlar maddeleşemedi, çünkü onlar toprak tarafından desteklenmiyordu. Ve bilim başarısız olmuştur, çünkü o sadece kökleri umursadı. Kökler çirkindir ve hiç çiçeklenme yokmuş gibi gelir. Din başarısız olmuştur, çünkü ahretlik ve bu dünyayı ihmal etti. Ve sen bu dünyayı ihmal edemezsin; bu dünyayı ihmal etmek demek kendi köklerini ihmal etmek demektir. Bilim başarısız olmuştur, çünkü ahreti, manevi olanı ihmal etmiştir ve sen çiçekleri görmezden gelemezsin. Çiçekleri, varlığın en derindeki özünü ihmal ettiğinde hayat tüm anlamını yitirir.
Nasıl ki ağaçların köklere ihtiyacı varsa, insanın da köklere ihtiyacı vardır ve kökler sadece toprağın içerisinde olabilir. Ağacın içerisine doğru gelişeceği, yapraklarını çoğaltacağı ve binlerce çiçeğe sahip olacağı bir gökyüzüne ihtiyacı vardır. Sadece o zaman ağaç tatmin olur; sadece o zaman ağaç bir anlam ve önem hisseder ve hayat anlamlı hale gelir.
Batı aşırı düzeyde bilimden acı çekmektedir ve Doğu aşırı düzeyde dinden acı çekmiştir. Artık bizim tek bir insanlığın iki yüzünü dinin ve bilimin oluşturduğu yeni bir insanlığa ihtiyacımız var. Ve biz bir kez bu insanlığı varoluşa getirebilirsek, yeryüzü ilk kez olması gereken şey haline gelecek. O bir cennete dönüşebilir: Bizzat bu beden Buda’ya, bizzat bu dünya da cennete.