Milyonlarca yıldan beri yaşadığımız hayatın özellikleri, yaratıldığımızdan bu yana maruz kaldığımız yağmurlar, iklim değişiklikleri, üzüntüler, savaşlar, çoğalmalar, beslenme alışkanlıkları bunların hepsi, içgüdü, duygu ve genel davranış biçimi olarak programlanıp bir bilgisayar disketi gibi tek bir hücrenin DNA’sına yüklenerek, nesilden nesile aktarılıyor. DNA’daki bilgi bir arşiv bilgisidir.
Ağlamaktan üreme içgüdüsüne, ölüm korkusundan beslenme alışkanlıklarına kadar her şey, DNA’ya kaydedilip arşiv bilgisi oluyor. Örneğin, içgüdüsel olarak erkek sperm hücresi dişi yumurtasıyla programlandıkları şekilde buluşuyor. Kendi boyutlarına göre çok büyük bir mesafeyi kat edip, gene programlandığı gibi yumurtayı bulan sperm, burgusuyla kabuğu delip içeri giriyor ve dölleme gerçekleşiyor, bunu bilerek yapıyor. İki, 22+x veya 22+y birleşiyor. Gerçek bir hücre olup erkek ve dişinin kalıtsal şifreleri birleşerek doğacak olan canlının bütün hayatı, hangi hastalıklara yakalanıp, ne karakter ve fizik yapısına sahip olacağı, yazgısı ana hatlarıyla burada belli oluyor.
Tabi bunu, hamilelik süresindeki diyet, geçirilen rahatsızlıklar, döllenme ve doğum anındaki astrolojik açılar da etkiliyor. Buna biz prakriti yani doğuştaki beden tipi (dosha) diyoruz. Aslında doğa insanoğluna şaşılacak kadar çok bilgi yüklemiştir. Örneğin, bebek doğduktan hemen sonra suya atıldığında yüzebiliyor. Fakat insanoğlu, tamamen kara hayatını seçtiği için, 6 saat içinde, bu içgüdü yok oluyor. Yeni doğan bebek, üç temel reflekse sahiptir. Bunlardan biri yakalama refleksidir. Avucuna bir şey dokundurduğunuzda bebek hemen ellerini kapatır. Bebeğin moro refleksiyse (ellerini yukarı çekip bıraktığınızda kendine doğru kendiliğinden sıçrayarak çekmesi) bir süre daha devam eder, sonra kaybolur. Bir diğeri emme refleksidir. Yanağına ve dudaklarına bir temas olduğunda, bebek başını o tarafa çevirir ve hemen emme eğilimi başlar. Kimse ona emmeyi öğretmedi, ama binlerce senedir bu böyle.
Mutluluklarımız, içgüdülerimiz kuvantum düzeyindedir. Her şey kuvantum düzeyinden DNA’lara bilgi olarak verilmiştir. Kozmik zeka, kuvantum akışıyla DNA’larda şifrelenmiş ve nesilden nesile kendini ifade etmiştir.