Cinsellik, yemek içmek, uyumak ve benzeri fizyolojik ihtiyaçlar gibidir, ama artı olarak farklı yönleri de vardır. Genelde tüm fizyolojik ihtiyaçlarımızı tek başımıza halledebilirken cinselliği karşı cinsten biriyle yaşarız. Cinsellik dürtüleri aktif olarak ergenlik çağında başlar ve kişinin özelliklerine göre bazen ileri yaşlara kadar devam edebilir.
Evrende her şey eksi-artı, soğuk-sıcak, gece-gündüz, yin-yang, beyaz-siyah gibi ters enerjilerden oluşmuştur. Erkek-dişi ilişkisi de farklı enerjilerin birleşmesini temsil eder. Dişinin anatomik yapısı erkeğin aktaracağı enerjiyi ve üreme maddelerini almaya uygun tasarlanmıştır. Erkekte de aynı şekilde üremesi için gerekli maddeleri aktarabilecek şekilde bir genital sistem dizayn edilmiştir. Yaradan bu olayın mekanik bir şekilde bir ilişki olmasını uygun görmemiş ve ayrıca her iki cinsi de bu olaydan zevk alacak şekilde sinir ağıyla donatmıştır.
Cinsel haz safhasından önce de her iki cins arasında yakınlaşmayı sağlayacak aşk, olumlu duygular, şefkat gibi çeşitli hisler insanda programlanmıştır. Aslında cinsellik özel olarak ve hissederek yaşandığında müthiş bir ritüeldir, asla basit ve hayvansal zevklerin tatmin edildiği basit bir girip-çıkma süreci değildir. Erkeğin ve dişinin kendinde olmayan enerjileri karşı taraftan transfer ettiği çok önemli bir enerji dengeleme olayıdır. Kişilerin sadece 1. ve 2. çakralarını dengelemekle kalmaz, sevgi ve şefkatle yapıldığında bedende yükselen enerjilerle tüm enerji merkezlerini dengeler.
Burada vurgulamak istediğim nokta, cinsellikte asıl önemli olanın ruhsal birleşmede oluşu ve bu kısmının çoğu kişi tarafından atlandığıdır. Dişi ve erkek enerjilerinin doğadaki bazı diğer hayvanlar ve canlılar tarafından nasıl bir ritüele dönüştürüldüğünü ve bu basit gibi görünen canlıların soylarını devam ettirmek için nasıl bir seremoni yaptıklarını bazı belgesellerde inceleyince insan olarak modern çağda nasıl mekanikleştiğimizi sorgulamamak elde değil.
Ne yazık ki günümüzde pek çok insan ya cinselliği aşırı abartmakta, ucuzlatmakta, ayağa düşürmekte veya büyük ölçüde cinsellikten uzak yaşamaktadır. Her ikisi de yanlıştır. Cinsellik insana verilmiş gerçek bir ihtiyaçtır; üstbilinç düzeylerine geçmeden cinselliğin öldürülmesi çeşitli enerji dengesizliklerine ve sorunlarına yol açabilir. Tersine aşırı, düzeysiz ve mekanik yaşanan bir cinsellik de bazı ulvi enerjilerin erken tükenmesine yol açabilir. Her konuda olduğu gibi burada da bir denge söz konusudur. Ancak, insan üstbilinç düzeylerine geçince bu cinsel enerjiyi form değiştirterek başka bir enerjiye dönüştürebilir ve artık isterse cinselliği yaşamamayı tercih edebilir. Sonuçta tercih insanoğlunun, istenirse sadece hayvansal düzeyde cinsellik yaşanabilir, istenirse de cinsellik tam ve bütünsel bir tatmine ve üst düzeyde bir enerji alışverişine dönüşebilir.
Sağlıklı ve düzeyli bir cinsel yaşantıyı yaşama ve bu durumu koruyabilme insanoğlunun en zayıf noktalarından biridir ve vereceği en önemli evrimleşme sınavlarından biridir. Cinselliği asla sadece basit bir zevk unsuru olarak görmeyin; sağlıklı ve düzeyli bir cinsellik, yaşanıldığı düzeye göre evrim yolunda en önemli aşamalardan biri olabilir. Eğer üstbilinç düzeylerine geçmediyseniz, yaşamınızda aksayan veya normal olmayan cinsellik, ruhsal aşama yapmanıza engel bir durum da oluşturabilir ve alt çakralarınızda blokaja yol açabilir; gerektiğinde uzmanından yardım almanızda ve bu sorunu yok saymamanızda yarar var.