Biz kadınlar ne de güzel severiz…
Sevdiğimizin kokusunu içimize çekerek severiz.
Sarılarak, sarmalayarak severiz.
Çocuğumuz yoksa bile Yaradan’dan aldığımız anne içgüdüsüyle, başına bir şey gelir mi diye endişelenerek severiz.
O rahat etsin diye kendimizden vazgeçerek,
Benden vazgeçecek diye korka korka severiz.
Birisi benim gibi bakmasın ona diye kıskançlıktan çatlayarak severiz.
Beni anlamıyor diye sinirimizden kudurarak,
Güzel bir cümle, belki bir iltifat duyalım diye ağzının içine bakarak,
Bu adam acaba susarken ne demek istiyor diye gözünün içine bakarak severiz.
‘’Durgunluğu öküzlüğünden mi, yoksa başka bir şey mi var’’ diye midemize kramplar girerek severiz.
‘’Hadi lütfen mesaj atsın’’ diyerek mesaj gelmeyen telefonun ekranına ağlayarak bakarken, sümüklerimiz akarken de severiz…
Biz kadınlar öylesine hasret kalmışız ki sevilmeye, değer görmeye…
‘’Seni anlıyorum’’ diyen tatlı dile, şefkatle bakan bir çift göze hasretiz.
Daha küçük bir kız çocuğuyken anneniz ya da babanız size sadece tartaklamak için dokunduysa, yuva dendiğinde aklınıza sadece birbirinden pekte hoşlanmayan bir anne baba geliyorsa, konuştuklarınız duyulmadıysa, duygusal ihtiyaçlarınız yok sayıldıysa, her türlü ruhsal ve fiziksel eksiklerinizin, büyüdüğünüzde, evlendiğinizde, kocanız olduğunda tamamlanacağı söylendiyse; içinizde ağlayan o kız çocuğunun ilerde karşınıza çıkan prens tarafından sevileceğine inanırsınız. O adamı bulduğunuzda, ona prens gibi davranır, onu çok güzel sever, prenses olacağınıza inanırsınız. Tabi gerçek hayatta durum öyle olmaz. Siz güzel sever, adamın gözlerine bakar durursunuz ama bir süre sonra verdiğiniz tavizler ve sabrettikleriniz, öfkeye dönüşmeye başlar. Bir bakmışsınız hiç olmak istemediğiniz öfkeli bir kadına dönüşmüşsünüz. Belki de anneniz gibi…
Kadının sevgi açlığı durumu; yüzyıllarca bizim toplumumuzda olduğu gibi; kadının ikinci planda tutulduğu, kadınların var olma mücadelesi verdiği tüm toplumlarda görülen bir durumdur.
Çocukluğunuzda size değer verilmedi diye değersiz olduğunuza inanıp, kendinizden utanarak, en ufak hatalarınızda kendinizi suçlayarak, özgüvensizlik batağına saplanıp kaldıysanız, bundan hemen kurtulun. Artık kendinize değer vermeye başlayın.
Küçük sevgi kırıntıları dilenip, onlarla yetinmekten vazgeçin. Siz sevginin en büyüğünü hak ediyorsunuz. Siz çok değerlisiniz. Eşsizsiniz, bunu kabul edin. Bu dünyada sizden bir tane daha yok. Teksiniz ve tek olan her şey çok değerlidir, bunu unutmayın.
Yaradan, size muhteşem bir beden ve bir hayat hediye etti. Eminim amacı siz hep sıkıntı yaşayın, depresyonda gezin diye değil.
Varoluşunuzun hakkını verin. Önce kendinizi sevin çünkü bu hayatta en çok vakti kendinizle geçiriyorsunuz. Sizin kahrınızı, yine en çok siz çekiyorsunuz. Şimdi aynaya bakın ve ‘’ben kendimi seviyorum’’ deyin. İlk başta garip gelecek, komik gelecek, belki utanacaksınız. Çünkü sevgiye alışık değilsiniz. Ama mutlaka yapın. Her gün en az bir kere kendinize bakın ve kendimi seviyorum deyin. Kısa zamanda kendinizi sevmeye başlayacak, insanların sizi sevmesi için özel bir çabaya gereksinim duymayacaksınız.
Seversiniz evet ama yanlış kişiyi sevmişsiniz belli
Bende yaşadım o duyguyu ,hayat devam ediyor benim gibi arayışta olsanız gerçeği bulursunuz
Şahsen öyle bi içten konuştunki ,keşke sana yardmcı olmak geldi içimden