Arzularımız ve nefretlerimiz kurnaz yöneticilerdir. Kendilerinden hoşlanmamızı isterler. Arzu bize koşmamızı ve ne istiyorsak almamızı emreder. Nefret bizi tiksindiren şeylerden sakınmamız için ısrar eder.
Bunun belirgin örneği olarak, arzu ettiğimiz bir şeyi elde edemediğimizde düş kırıklığına uğrarız. Arzu etmediğimiz bir şeye sahip olduğumuzda da üzülürüz.
Dolayısıyla, eğer sizin doğal iyi halinize karşıt olan ve sizin kontrol alanınız içinde olan istenmeyen şeylerden sakınırsanız, gerçekten istemediğiniz hiçbir şeyi üstünüze çekmezsiniz. Bununla birlikte, eğer hastalık, ölüm ya da talihsizlik gibi genel ve kaçınılmaz olan şeylerden sakınmaya çabalarsanız, bunlar üzerinde gerçek bir kontrolünüz olmadığından, kendiniz ve çevreniz için acı üretirsiniz.
Arzu ve nefret ne kadar güçlü olsalar da yalnızca birer alışkanlık biçimidirler. Kendimizi, bu alışkanlıklardan korumak için eğitebiliriz. Kendi kontrolünüz altında olmayan şeylerden nefret etme alışkanlığınızı dizginleyin. Onun yerine, güç alanınız içinde olan ve sizin için iyi olmayan şeylerle mücadele üzerinde odaklanın.
Arzularınızı dizginlemek için elinizden geleni yapın. Çünkü, eğer sizin kontrolünüz altında olmayan bir şeyi arzu ederseniz, bunu kesinlikle düş kırıklığı izleyecektir; bu arada, sizin kontrol alanınız içinde olan ve arzu etmenize değer birçok önemli şeyi de ihmal etmiş olacaksınız.
Şüphesiz, pratik nedenlerden dolayı bir şeyin peşinden koştuğunuz ve başkasından uzak durduğunuz zamanlar olacaktır, fakat bunu bin bir nezaket, incelik ve esneklikle yapın.