İrade olmadan düşünceler, duygular ve arzular, benlik içinde başıboş dolaşan serseri kıymıklar gibidir ve sen evrenin insafına kalmış küçük bir parçacıksındır.
Amerika’nın yerli kabilelerinde en alt sosyal düzeyde görülen bir toplumsal katman vardı. Bu adamlar, ne şaman ne savaşçıydı, bunlar ne avlanır ne de kadın veya mevki için yarışırlardı. Bu kişilere, kimsenin yapmak istemediği, en hor görülen ve en zor işler verilirdi. Bu insanlar, cesaret veya dürüstlük sınamalarıyla yüz yüze gelmeleri halinde hemen geri çekilirlerdi.
Sen o katmana, sosyal düzeyde işte ancak oraya yerleştirilirdin.
Bu “düşten” ayrılmak istediğini biliyorum, ama gerçek olan ben’im. Somut olduğunu sandığın yaşantın ve kendi seçimlerini yapıp kararlarını verdiğine inandığın dünyan değil. Onlar korkunç birer karabasan. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, kariyer yapmak, bir ev satın almak, para kazanmak, bel bağladığın bütün bu şeyler aslında tapındığın ve başka her şeyin önünde tuttuğun anlamsız totemler.
Bir tek “düş” gerçektir. “Düş” var olan en gerçek şeydir. Gerçekliğin dünyasında devinmeyi öğren. Burada artık alışkanlıkların, inançların ve eski kalıpların, bütünüyle anlamlarını yitirir. Senin gerçeklik diye nitelediğin yalnızca bir görüntü; bu bütünüyle ters yüz edilmeli ki yanında eski bir şey götürme. Nasıl düşüneceğini, nefes alacağını ve besleneceğini, eskisinden bütünüyle farklı bir biçimde yeni baştan öğrenmelisin…
Anlamsız bir yaşantın oldu; zorlu bir yaşam. Bir iş ve maaşın yanılsatıcı güvenliği ardına saklandığından, bu dünyanın yoksulluk ve acılarının kalıcı olmasına yol açıyorsun. Yaşam bağımlı olunmayacak kadar değerli, vazgeçilmeyecek kadar zengindir! Artık değişmenin zamanıdır. Benimsediğin çatışmacı dünya vizyonunu terk etmenin zamanı. Yaşamayan her şeyi yok etmenin zamanı. Yeniden yaşama kavuşmanın zamanı. Kölelikten çıkışın ve özgürlüğe yeniden kavuşmanın zamanı. Bu bir insanin aklına getirebileceği en büyük serüvendir. Bütünlüğünü yeniden ele geçirmek.