Dünyada Rahata ve Huzura Nasıl Kavuşulur?

1
10233

Bir kalender dervişin canı et ister ama parası yoktur. Kasaba gider “Param yok ama sana para yerine iki tane muska vereyim, onları evinin sağ ve sol tarafına asar, sağ tarafa astığını en mutlu gününde, sol tarafa astığını da en mutsuz gününde açar okursun” der. Kasap, uzunca bir evliliğe rağmen çocuk sahibi olamadığını düşünerek belki faydası olur ümidiyle bu teklifi kabul eder ve muskaları alıp eti verir. Bir süre sonra çocuğu olur ve kasap, acaba bu muskada ne yazmış diye merak edip muskalardan birini açtığında, içinde “Bu da geçer ya hû” yazılı olduğunu görür. Zaman geçer, bir gün çocuğu hastalanır ve ölür. Bunun üzerine ikinci muskayı da açar ve yine aynı cümle ile karşılaşır. Bu hikaye sıkıntı ve sevinç dahil, dünyadaki hiçbir şeyin kalıcı olmadığını göstermesi bakımından düşündürücüdür ve insanlara dünya hayatının dalgalı olduğunu anlatmak için söylenmiştir.

İnsan dünyaya geldiğinde önüne karışmış, düğümlü bir iplik tomarı getirilir ve onu kopartmadan, düğümlerini teker teker çözüp bir makaraya sarması söylenirmiş. İnsan da teker teker düğümleri çözüp ipi sarmaya başlarmış. Her düğümü çözdüğünde “Oh ya Rabbi çok şükür” der fakat hemen arkasından bir düğümle daha karşılaşırmış.

Bu misal, insanın dünyevi hayatını çok güzel anlatmaktadır. Zira herkes, her gün yeni bir problemle karşılaşmakta ve tam “Oh” diyeceği anda, karşısına başka bir problem daha çıkmaktadır.

Bunlardan kurtulmanın tek yolu “Allah’ım iplik de, düğümleri de senin olsun. Ben teslim oldum” demektir. İnsan, ancak bu şekilde rahata kavuşur.

İnsanı huzursuz eden, düşüncelerindeki zıtlıklar, yani o konudaki pozitif ve negatif fikirlerin çatışmasıdır. Bu çatışmayı zıt kutuplarda iki elektrik telini birbirine yaklaştırmaya benzetmek mümkündür. Bir an gelir, ark yapmaya başlar. Eskiden buna “kavs-i voltaî”  denirdi. Ark yapınca parlak bir ışık meydana gelir ama ark uzun sürerse uçlardan birinde sivrilme, diğerinde çukurlaşma olur ki bu da bir tarafın müessir (etkin), diğer tarafın müteessir olduğunu gösterir. Bu, ezeli bir kanundur. Madem ki yaratılış celal ve cemalle başlıyor, bunların kainattaki yansımaları da mutlaka karşıtlarıyla birlikte ortaya çıkacaktır. Siyah-beyaz, erkek-dişi, sivri-çukur, sıcak-soğuk vb hep bu zıtlıkların ifadesidir.

Bu durumda yapılacak şey, insanın konuyu kavrayıp ona göre davranmasıdır ki bu da iki şekilde olabilir. Ya iyi bilip idare ele alınacaktır ya da idare edene teslim olunacaktır. Kısaca, ya bilip kaptan olmak veya gemiye binip kaptana teslim olmak ve o nereye götürürse oraya gitmek gerekir.

Bilginin de hakikisi ve taklidi vardır. Hakiki bilgi zaten kendini belli eder. Taklit olanında ise kişinin, kendine ayrı bir hava verdiği ve olduğundan daha bilgili görünmeye çalıştığı dikkati çeker. Gerçek bilgi, bilgiyi sahibine teslim etmeyi gerektirir.

İnsan ne kadar okursa okusun, okuduklarını yaşamadıktan sonra bir yere varamaz. Öğrenmekle varılacak yer ise şüpheden, zıtlıklarla boğuşmaktan ve endişeden kurtulmuş bir ruhun rahatlık ve huzurudur. Bizim konuşmalarımız dünyada hiçbir zaman kaybolmayacaktır. Çünkü Allah verdiğini geri almaz.

Dünyadaki rahatlık ve huzur da maddi ve manevi olmak üzere iki türlüdür. Esas huzur manevi olandır ama bu, ancak bilen ve amacına ulaşmak için çalışanların kazanabileceği bir rahatlıktır. Allah, bazılarına çalışmadan da verebilir ama bu O’nun bileceği iştir.

Maddi olan rahatlık ve huzur da çalışma ister. Çalışana Allah verir. Çünkü rahmaniyet sıfatı, bilen, bilmeyen herkeste aynı şekilde etkisini gösterir. Bazısına çok, bazısına pek çok vererek onu, hesabını bilmediği bir servete boğabilir. Kişi, bu servetin kendisinin olmadığını bilirse, o zaman tam anlamıyla rahata ve huzura kavuşur. Bilmezse, serveti ve bu servetle elde ettiği pek çok şeyi olmasına rağmen dıştan rahat ve huzurlu görünse bile fikrî çelişkilerden kurtulamadığı için içten rahatsız ve huzursuzdur.

Dünya işlerinde ilerleyebilmek için rakiple mücadele etmek yani rakip esmasıyla çarpışmak zorunludur. Bu çarpışmada çarpışanlardan biri kaybetmeye mahkûmdur. Dünya ticareti tıpkı bir güreş hatta harp gibidir. Bunun nedeni, insanların ellerindekiyle yetinmesini bilmemeleri, hırslı olmalarıdır. Bu hırslarını tatmin için reklamla, sahtekarlıkla ve her yolu mubah saymakla müşteriyi kendine çekmeye çalışanların, ne dereceye kadar huzurlu ve rahat olabileceğini takdirinize bırakıyorum.

Ticaret hayatında rahat ve huzurun sırrı, işi Allah’a havale edip O’nun verdiğine razı olarak “Elhamdülillâh” demek ama verdiğini de tepmemektir.

İnsanlar, farkında olmasalar bile manen çok zengin olmalarına rağmen maddeten çok çok fakirdirler. “Allah ganidir, yoksul olan sizlersiniz” ayeti de bunu anlatmaktadır.

KaynakLütfi Filiz, 'Noktanın Sonsuzluğu'
Fani
Alem ancak ilimle anlaşılabilir. İlim arttıkça da alemler değişir ve çoğalır. İşte biz bu ayrı ayrı alemleri süratle bir noktada toplayabildiğimizde insan oluruz.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


1 Yorum

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz