İlişkiler Değişmeden Kalamaz

1
311

Evlilik denen yolculuğa başlarken, çiftlerin çoğu, kendilerini bekleyen iniş ve çıkışların, engellerin farkında değiller. Evliliğe karar vermek, bu yolculuğu, macerayı paylaşmaya karar vermektir, kendini değişmez bir cennete kilitlemeye değil. Zaten bu tür bir cennet de yoktur.

Aşk, evlilik için zorunlu bir koşuldur, ama gördüğümüz gibi, sürekli mutluluk için yeterli bir koşul olmaktan uzaktır.

Özellikle mutlu olduğumuz zamanlarda devamlılık isteği, o anı sonsuza kadar sürdürebilme isteği, tamamen anlaşılabilir fakat imkansız bir şeydir. Aşk, kalıcı bir şey olmadığı için değil – aşk hayatımızdaki en kalıcı şey olabilir – ama değişim ve hareket evrendeki en doğal şey olduğu için imkansızdır.

Birisi ilişkilerin her beş yılda bir gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Bu süre değişebilir, ama bu kural doğrudur.

Nasıl insanlar değişmeden durmuyor, farklı gelişim basamaklarından geçiyorlarsa, ilişkiler de değişmeden kalamaz. Ve her durumda farklı gelişim basamaklarının kendine özgü engelleri ve ödülleri vardır. Bir ilişki başladığında, yeni olmasının getirdiği bir heyecan ve merak yaşanır. Ama aynı zamanda ilişkinin yürüyüp yürümeyeceğine dair bir endişe de vardır. İlişkiye güven ve istikrarın hakim olmasından sonra heyecan ve merak biraz azalır; yerini sorunları çözmüş olmanın, karşılıklı anlayışı kurmuş olmanın ve uyumun kendi heyecanını içerdiğini keşfetmiş olmanın getirdiği bir dinginlik alır.

Özellikle ilişkide çözülmesi gereken sorunlar ortaya çıktığında, insanlarda hiçbir zaman tekrarlanmayacak olan geçmişe bir öykünme ve şimdiki zamandan kaçma isteği doğar.

Bazen çiftler ayrılırlar; ama bunun nedeni, kendilerini inandırdıkları gibi kişisel gelişimleri öyle gerektirdiği için değil, çiftlerden biri diğerinin gelişim sürecini engellemeye kalkıştığı içindir. Eşlerden biri artık çoktan geçip gitmiş bir anı tekrar tekrar yaşamakta ısrar ediyor, değişimin ihtiyaç duyduğu esnekliği ve kendine güveni gösteremiyor, bu şekilde önlerinde açılacak olasılıkları göremiyordur.

Her ilişki bir bütündür ve bu bütünün bir parçası değiştiğinde diğer parçaları da değişmelidir. Yoksa denge bozulur. Eğer eşlerden biri gelişirken diğeri gelişimi reddederse önce bir dengesizlik hali, sonra da bir kriz ortaya çıkar. Bu da genellikle boşanmayla sonuçlanır. Boşanmadan daha kötüsü ise, öfkenin ve şaşkınlığın belirmesi, aşkın ölmesi ve böylece yavaş ve uzun bir ayrılma sürecinin yaşanmasıdır.

Eşimizin gelişiminde, ona dost olabilme erdemini gösterebilirsek, bu gelişim bir tehdit ya da tehlike olmayacaktır. Fakat bu gelişime düşmanca yaklaşırsak trajediyi kendimiz davet etmiş oluruz.

Aynı şekilde, ilişkimizi, gelişimden ve değişimden vazgeçerek korumaya kalkarsak, kendimizi ve ilişkimizi canlılıktan yoksun bırakmış oluruz.

Hayat hareketlidir. İleri gitmemek, geri kalmak demektir. Hayat, ilerlediği sürece hayattır. İnsan dönüşmezse, değişmezse ölür. İlişkimiz ilerlemiyorsa, kötüye gidiyor demektir. Eşimizle beraber gelişmiyorsak, ikimiz de ölüyoruz demektir.

Durgunluk imkansızdır. An yaşanabilir, ama devamlı elde tutulamaz. Anı hissetmeli, yaşamalı ve sonra da geçip gitmesine izin vermeliyiz. Böylece bir sonraki ana, maceraya geçebiliriz. Üstelik ileride neler olacağını da önceden kestiremeyiz.

Önerdiğim tavrın kendine değer vermeyi, kendine güvenmeyi gerektirdiği apaçık görünüyor. Bu noktada insanın kendine değer vermesinin romantik aşkın başarılı olması açısından ne kadar önemli olduğunu görürüz. Kendine değer verme ve güvenme bize, değişime ve gelişime karşı koymama cesaretini verir. Bu cesareti gösterdiğimizde de bunun karşılığında özgüvenimiz ve kendimize verdiğimiz değer artar.

Devamlılığı sağlayabilmek için gerekli olan en önemli şey, değişime ayak uydurma yeteneğimizdir. Aşk, hayatın akışına karşı koymayı bırakıp bu akışa katılmayı öğrenirse, devam etme şansını elde etmiş olur.

Eğer ben ve eşim birbirimizin kişisel gelişimlerine saygı gösterirsek aramızda bir bağ daha, aşkımızı destekleyecek bir güç daha oluşur. Ama ben ve eşim korkudan dolayı birbirimizin gelişiminin düşmanı olursak, birbirimizin düşmanı oluruz.

Romantik aşkı yaşayabilmek için vermemiz gereken en büyük mücadele, belki de, bir yandan devamlılığı ister ve bu isteğe saygı gösterirken, bir yandan da gelişmeye ve kaçınılmaz değişimlere açık olabilmektir.

Eşimizin hayal ve umutlarına açık olabilirsek belki de aşkımızın “sonsuza dek” sürmesini sağlayabiliriz.

KaynakNathaniel Branden, 'Aşkın Psikolojisi'
ihtiyarbilge
Bilgeliği aramak bilgeliktir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


1 Yorum

YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz