Sistemlerin nasıl olur da kendi kendini yok edebildiğini anlamak isterseniz gitmeniz gereken tek yol, rasyonelliğin tanımını anlamaktır. Çünkü rasyonelliğin tek sonucu hiç bir zaman rasyonel olunamayacağıdır.
Buna rağmen, umudun var olmasının sebebi, hiçbir sistemin sürdürülebilir olmamasından değil, rasyonelliğin tanımını değiştirebilme gücünün kendimizde bulunmasından gelir.
Rasyonelliğin kendisini doğru tanımlayabildiğimiz zaman, herhangi bir sistemin, duygunun, formun ya da enerjinin yaşam süresi söz konusu olamaz. Her şey evrenselleşir ve enerji hiç bir zaman yok olmaz.
Daha farklı söylemek gerekirse; ego bazlı düşüncelerimiz, endişelerimiz ve duygularımız öyle bir boyutta var olamazlar. Sürdürülebilirliğin ve paylaşılabilirliğin de başka bir sebebi ve sonucu budur.
Ruhun ihtiyacı olan tecrübe de tam anlamıyla bundan ibarettir.
FRAKTALITE!
Tüm yaşam gücünün, algının, farkındalığın, şifanın, aydınlanmanın, yer çekiminin ve zamanın kaynağı! Yani kavrayabileceğiniz her şeyin olduğu kadar “kaos”a düzen getirmenin de tek yoludur.
Fraktalite, teknik olarak kendini altın orana sadık kalarak tekrar eden dalga alanlarının uygun birleşimidir. Bu birleşimden, algıladığımız ve algılayamadığımız her şey var olmuştur. Ne var ki, fraktalitenin yapısında bir noktada bozulma meydana gelmiştir ve bu sebeple bu bozulmayı biz bugün kendi hayatımızda, kendi içimizde, dışarıda ve algılayabileceğimiz bir çok yerde deneyimlemekteyiz.Bunun sebebi, içinde bulunduğumuz evrenin holografik olmasından kaynaklanıyor. Ayni fraktalitenin içinde aşağıya doğru ilerledikçe, en büyük resmin kendini sonsuza kadar tekrar edebilmesi ve bunun bizim hayatımızda gördüğümüz iç ve dış problemlerde kendini göstermesi gibi. Bu problemi çözebilirsek bir bakıma fraktalitenin prensibindeki yarayı da, dolayısıyla holografik boyutta tüm evreni, iyileştirmiş oluruz.
Bugün ruhun ihtiyacı olan, enerji alanını geliştirebilmesi, içinde var olduğu alanların ne kadar fraktal olabildiğine dayanmaktadır. Yani fraktal olmayan alanlar enerji alanınızı zehirlerler.
Bunun için:
1. İçinde bulunduğunuz şehir ya da köy (Doğal malzemelerden yapılmış olmalı, altın orana dayalı mükemmel manyetik baskı alanları oluşturulmalı, “perfect charge compression creates perfect charge distribution”)
2. Yediğiniz yemek (Endüstriyel yemek, GDO, kızgın DNA, monokültür olmamalı)
3. Soluduğunuz hava (kirli olmamalı)
4. Konsantre olduğunuz düşünce ve duygularınız (paylaşıma açık olmalı)
5. Zaman içerisindeki hareketleriniz ve kararlarınız (fraktal akış ile uyumlu olmalı)
Yukarıdaki her bir madde için söylenebilecek çok şey var. Kısaca, hayatımızda kararlar alırken, aura alanımızın hijyenini düşünmemiz, bizi kaliteli bir hayatin (realitenin) standartlarına taşır.
Bu sebepten dolayıdır ki, teknolojik gelişim ruhu kopyalar ama hiç bir zaman üstün gelemez. Yine bu sebepten dolayıdır ki bugün transhumanizm odaklı fütüristler (bkz. Ray Kurzweil), kendi ruhsal gelişimlerinden kaçmanın yollarını ararlar. Bu ruhsal bir intihardır ve aynı zamanda bozulan fraktalite bölgesinin bir tezahürüdür.
Yukarıda yazdığım 5 maddedeki prensipleri hayatımıza uygulayabilmemiz ölçüsünde yaklaşan fırtınayı yönlendirebiliriz. Unutmayın ki fraktal bir alan, hiçbir şekilde ne bir parazit ne de zararlı bir dalga frekansı ile karşılaşamaz. Yaşam Çiçeği’nin kutsal sembolünde, gülün geometrik formunda, yıldızın iç ölçüsünün birbirine oranında ya da dodekahedronda olduğu gibi.
21 Aralık 2012’ye gelince, yine bir metafor ile konuyu sonlandıracağım. Olası bir güneş fırtınasını fırsata dönüştürmenin formülü yaydığımız frekansların ne kadar paylaşılabilir olduğuyla doğru orantılıdır.
Not: tufanguven.blogspot.com adresinde, konu ile ilgili yardımcı, açıklayıcı videoları bulabilirsiniz.