Bugün, halk dilindeki temel kavramlar üzerine medyada ve bilim insanlarının, eğitimcilerin, felsefecilerin, ahlakçıların, vaizlerin, ekonomistlerin ve siyasetçilerin çalışmalarında bir mücadele vardır. Kanaat önderleri de sıradan vatandaşlar da karşılaştıkları bu yeni fikirleri yavaş yavaş benimseyebilir ya da reddedebilir. Bu yüzden düşünme biçimlerimiz kimi zaman krizleri önleyecek, kimi zamansa kriz yaratacak şekilde değişen toplumsal ihtiyaçları gidermek üzere dönüşmeye devam edecektir.
Son birkaç yüzyıl boyunca matematik, fizik, kimya ve biyoloji için ayrıntılı ve özel sözcük dağarcıkları geliştirdik. Bu dağarcıklar, endüstriyel teknolojinin yayılmasında son derece faydalı oldukları ispatlandığı için hem kamusal hem de bilimsel olarak kabul gördü, aynı zamanda dünyayı mekanik bir neden ve sonuçlar bütünü olarak anlayabilmemizi sağladı.
Fakat son elli yılda, dünyayı anlamlandırma ve kontrol etme biçimlerine olağanüstü ilginç bir şey olmuştur. Modern bilimin mümkün kıldığı daha gelişkin analizler sayesinde, dünyanın düzenli mekanik ilişkilerden oluşan bir nesneler grubundan ziyade, birbiriyle bağıntılı enerjilerden oluşan belirsiz bir ağ olduğunun ayrımına vardık. Tek başına var olan, başka şeylerden bağımsız ve bağlantısız bir şey yoktur. Sadece biyolojide değil, fizikte de artık dünya, birbiriyle iç içe geçmiş ve etkileşim içindeki karmaşık düzenlerden oluşan bir bütün olarak tanımlanmaktadır. Etrafımızda gördüğümüz ve görünüşte somut olan nesneler ve varlıklar, aslında içlerindeki enerjik düzenlerin kendilerini görünür kıldığı boşluklardan başka bir şey değildir. Bir sabitlik veya kalıcılık yoktur. Matematikte, kaotik fenomenle ilgili özel bir alan vardır. Her şey sürekli bir değişimden, sonsuz döngülerden, her seferinde yeniden doğan yıldızlardan, kayalardan, ağaçlardan, insanlardan ve mikroplardan, kısacası ekolojik fenomenlerden ibarettir.
Buna paralel bir gelişme olarak sanayi devrinde, kapitalist ticaretin işleyişini tanımlamak ve meşrulaştırmak için kar, marjinal maliyet ve pazar gibi kavramları kullanan karmaşık bir dil, yani ekonomi icat edilmiştir. Bazı insanlar geleneksel ekonominin devlet politikaları ve özel yaşamlar için güvenilir bir temel oluşturabileceğine inanır. Ne var ki, bilimdeki eski mekanik dünya görüşünün yerine yenilerinin gelmesi gibi ekonomi de değişmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın başlarında ekonominin prestijli bir konumu vardı; ama artık ekonominin gerçekliğin yalnızca bir kısmını, yani satılan ve alınan şeyleri ele aldığına yönelik bir anlayış yayılmaktadır (ekonominin terminolojisi bile bizi ekolojik gerçeklikten uzaklaştırır; ekonomide hayvanlar “çiftlik ürünleri” veya “kürk malzemeleri”, dağlar ise “mineral kaynakları”dır). Ekonomi, soyut formüllerinin dışında kalan biyolojik dünyayı henüz kavramsallaştırmamıştır; hatta ekonomik davranışların kültürel kurumlar tarafından kontrol edilişindeki karmaşıklığıyla bile ilgilenmemektedir. Eğer ekonominin sürdürülebilir bir geleceğe katkısı olacaksa, aynı bilimde olduğu gibi öncelikle baştan sona gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Ekolojik dünya görüşü, dar ekonomik görüşle taban tabana zıttır: Bir ülkenin gerçek gayri safi milli hasılasının endüstriyel değil, biyolojik olduğunu, dünyadaki yaşamın tek gerçek üreticiler olan mavi-yeşil bakteriler tarafından oluşturulduğunu söylemekte ve insan yaşamının devam etmesini sağlayan dört milyar yaşındaki karmaşık yaşam ağını her açıdan değerlendirmektedir. Ekolojik düşünme biçimi, yaşamın nasıl işlediğini ve bu düzenin içinde sorumlu bir şekilde nasıl var olabileceğimizi görmek için bilimin tüm kaynaklarını kullanmayı amaçlar. Bu çok farklı dünya görüşü, hem yaşam hakkında konuşurken kullandığımız kavramları hem de yaşam biçimimizi etkileyecektir.
Hiçbir şey bir daha aynı olmayacak; 21. yüzyılı yaşamaya başladığımız bugünlerde, muhteşem dünyamız hakkındaki yeni ve daha iyi düşünce biçimlerini kendimize kılavuz yapmalıyız.