Sağlığını korumak isteyenler tükettikleri gıda çeşidini azaltmalı, meyve, sebze ve yemeklerden birkaç çeşidini seçerek onlara devam etmelidir. Doğru seçilmiş yemekleri yedikten sonra insan kuvvet ve hafiflik hisseder, uykusu kısa olur, gaz oluşmaz, tuvalet sorunu olmaz. Yemekler yanlış seçilmişse, insana ağırlık çöker, uyku basar, gaz, kabızlık ve ağız kokusu oluşur, uykuda horlama ortaya çıkar.
Halk arasında “Ne kadar çok ve çeşitli yersem, o kadar faydalıdır. Çeşitli yemekte bol vitamin, gerekli maddeler var ve onlar hastalıklara karşı vücuduma direnç kazandırır” düşüncesi sabittir. Öyle olsaydı, zengin insanlar daima sağlıklı, fakirler ise hasta olurdu. Halbuki durum öyle değildir, hatta tam tersidir. Farklı yemeklerin karışımı midede hazmolunmayıp çürür. Çürümüş yemeklerin kalıntıları damarlarda birikir, kılcal damarları tıkar. Bu durumda dokular ihtiyacı olan besleyici madde ve vitaminlerden mahrum kalır. Sonuçta çeşitli yemekler yiyenler daima açlık hissederler. Gerçekten de onlar açtır. Toklar ise az yiyenlerdir. Az yiyen ve günde 2 defadan fazla yemeyenler, yediklerini kolayca ve sonuna kadar hazmederler. Bu insanlarda vücuda gerekli olan besinler kana karışır, zararlılar dışarı atılır. Mide, bağırsaklar ve damarlar temiz, dirençli ve sağlıklı kalır. Sağlıklı bağırsaklarda normal mikroplar yaşar ve onlar vitaminleri ve gerekli besin maddelerini, hatta proteinleri havadaki azotu kullanarak sentez ederler. Gerekli besin maddeleri kan ile dokulara gönderilir, hücreleri doyurur. Büyüklerimiz “Açlık azaları doyurur, tokluk ise aç bırakır” demişlerdir.
Ağır çalışanlar ve spor yapanlar daha fazla yemek yerler. Onlar kaslarını geliştirmek için, beslenme kurallarını bozmadan, 250 gramdan fazla pişmiş yemek yemeden, proteinli yiyeceklere önem vermelidirler. Proteinli yiyeceklerden en iyisi yeşil taze çiğ sebzedir(ıspanak, yeşil fasulye, maydanoz, dereotu, tere, kereviz yaprağı, semizotu vb). Az hareketli insanlar, beslenme kurallarını bozmaz fakat gerekenden fazlasını tüketirlerse, ağır hastalıklara yakalanmazlar, sadece şişmanlarlar. İlkbahar ve sonbaharda nezle, öksürük, aksırma, bazen ateşlenme, burun kanaması, kusma, kadınlarda adet uzaması gibi tepkilerle yemek fazlalıklarını atarlar. Ancak fazla yemek yiyenler, vücutlarını yemeği hazmetmek, fazla besin maddelerini depolamak, zararlı maddeleri dışarı atmak, fazla kiloların yükünü taşımak gibi büyük bir zahmete ve ihtiyarlığa sürüklerler.
Bugün bilim insanları, kısıtlı miktarda yiyecek verilen hayvanların, fazla besin tüketenlere göre daha uzun yaşamasının sebebi olan geni tespit etmişlerdir. Yaşam süresinin artmasını sağlayan bu gen, diğer genlerin işlemesini de düzenlemektedir. Bilim insanları, bir hayvana normalde tükettiği besin miktarının yüzde 70’inin verilmesinin, hayvanın yaşam süresini yüzde 20-30 arttırdığını belirtiyorlar.
Çağımızın insanı ise günde 4-5 kişinin yemeğini yemek suretiyle, çeşitli hastalıklara maruz kalmakta ve sağlığını kaybetmektedir. Böyle beslenen insanların sonlarının pek parlak olacağı söylenemez, hatta bu insanların hallerini “perişan” kelimesi daha doğru ifade eder. Az yiyen insanlar ise sağlığını kaybetmeden, ihtiyarlık zilletine düşmeden, ağır hastalıklar sonucu değil, rızkı tükendikten sonra yani eceli gelince sessiz, sedasız bu dünyadan ayrılırlar.