Neden Et Yiyenler Daha Erken Ölür?

0
899

Et ve yağlı besinlerle beslenen Eskimolar çok çabuk yaşlanırlar. Ortalama ömürleri yirmi yedi buçuk yıldır. Yaşamlarını özellikle etle besleme üzerine kurmuş olan Kırgızlar da erken ergenleşir ve çabuk ölürler. Nadiren kırk yaşını geçerler. Bunun aksine Pakistan’daki Hunzolar, Otomi kabileleri ve Meksika yerlileri gibi, et yemeyen ve eti ender tüketen topluluklarda antropologların yaptıkları araştırmalar, bu insanların sağlıklı ve dayanıklı olduklarını, uzun yaşadıklarını belgelemiştir. Bu bölgelerde yüz on yıl ve daha uzun yaşamış insanlar görülmüştür.

Kesim sırasında, ölüm korkusuyla ürkmüş olan hayvanın kimyasal yapısı derin değişikliklere uğrar. Kesimden sonra kana karışan bu toksik maddelerle uzun süre bekleyen etin niteliği daha da bozulur ve birkaç gün sonra hastalıklı gibi, yeşil bir renge dönüşür. Et endüstrisi bu renk değişimini koruyucu maddelerle maskelemeye çalışır. Bu maddelerin de kanserojen olduğu bilinmektedir. Et yiyen kişiler, bedenlerine bu maddeleri sokarak, ayrıca, bunların da olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Hayvanın et olarak yenilen kısmı kaslarıdır. Daha fazla kas elde etmek için son yıllarda hayvancılıkta erkeklik hormonu kullanılmaktadır (Eski Doğu Bloku bayan sporcularını hatırlarsanız erkeksi bir formları vardı ve çok kaslıydılar). Genelde hayvanın et olarak yenen kısmı kasları olduğu için, bu sayede hayvanın kas kütlesi arttırılarak, örneğin yüz elli kilo et verimi yerine, bu hormon kullanılarak iki yüz elli kilo et alınıyor.

Ülkemizde hormon kullanımının denetimi yeterli düzeyde yapılmadığı için boyutları daha da korkunç oluyor. Tabii ki hayvandan kısa sürede en yüksek verimi almak için verilen bu hormonları, bu etleri yiyen insan da vücuduna alıyor.

Bence son zamanlarda bayanlarda, bu kadar sık genital kökenli, hormonal ve kanser rahatsızlıklarının görülmesinin en önemli nedenlerinden biri hormonlu et tüketiminin yoğunluğudur.

Kırmızı etin içerisinde yüksek oranda kan mevcuttur. Zaten etin rengini de bu kan vermektedir. Beyaz etli hayvanların doğası gereği dolaşımları ve et yapıları daha farklıdır; daha az kan içermektedirler. Kan ise bekledikçe çok hızlı bir şekilde bozulan bir maddedir.

Daha az zararlı olduğunu belirttiğimiz beyaz etin hiç mi zararı yok?

Özellikle kümes hayvanları başta olmak üzere, pek çok hayvan da normal doğalarına hiç uygun olmayan bir şekilde yetiştirilirler. Örneğin, minicik bir kafesin içerisinde yüzlerce tavuk, hiç gün ışığı görmeden, çiftleşmeden, döllenmiş yumurtaya, kuluçkaya yatmadan, hiç çimlenmeden, solucan gagalamadan, eşelenmeden, toprakla haşır neşir olmadan yetiştirilir, sentetik yemlerle beslenirler. Mutlaka tavuk yenecekse, doğada, özgür yetişmiş bir tavuk, yeterince güneş ve oksijen almış, çiftleşmiş, köy tavuğu tercih edilmelidir. Birtakım fizyolojik fonksiyonlarını yerine getirmiş bir tavuğun yemeği, hiç olmazsa daha az zararlıdır; diğerinin adı tavuksa da aslında o tavuk görüntüsünde bir yaratıktır.

Vejetaryenler ile kırmızı et yiyenler arasında karşılaştırma yapıldığında, et yiyenlerde, kardiyovasküler hastalıkların kıyaslanamayacak oranda çok olduğu görülmüştür. Etle beslenme, stres, sigara ve genetikten daha da etkili bir kanser nedenidir. Et ile kanser arasında doğrudan bir ilişki vardır.

Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün 50,000 vejetaryen üzerine yaptığı bir araştırmada, vejetaryenlerin etle beslenenlere oranla daha uzun yaşadıkları ve kalp rahatsızlıklarının belirgin oranda düşük olduğu, her türden kansere yakalanma sayısının çok daha az olduğu saptanmıştır.

KaynakDr. Ender Saraç, 'Ayurveda'
Şifacı
Şifa, Doğa'dan gelir.

Bu yazılar da ilginizi çekebilir


YORUM YAP

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz