İnsan sürekli bir değişim içindedir. Adeta akan bir ırmaktır. Bir Hint deyişi, “Siz hiçbir zaman ırmakta aynı suya bakamazsınız. Az önce baktığınız su ile şimdiki su aynı değildir” der. Benzer bir deyişle Yunanlı filozof Herakleitos ise, yaşamın varoluşunun dinamik dengesini, ırmak ile yaşam arasındaki ünlü benzetmesiyle dile getirir: “Aynı ırmakta iki defa yıkanamazsınız.”
Daha sonra Platon da duyulara nasıl gözükürse gözüksün her şeyin sürekli bir akış içinde olduğunu söylemiştir. Gerçekten insan bedeni de aynı akan bir ırmak gibidir. Aldığımız her nefeste, yediğimiz her gıdada, sürekli bir değişim, yapım ve yıkım vardır. Fakat, nasıl bir ırmağın ortası daha hızlı, en kenarı daha yavaşsa, hatta bazı noktaları durmaya yakın akıyorsa, aynı akışkanlık insan bedeninde de söz konusudur; insanda da aynı kuantum akışı sürmektedir. Nefes aldığımızda oksijen, akciğerlerden alveoller aracılığıyla eritrositler içerisindeki hemoglobine bağlanır. Kimyasal bir reaksiyonla tazelenmiş bir hemoglobin olarak, çok kısa bir süre içerisinde, belki gözün içerisindeki bir sinire, belki de karaciğere veya vücudun ihtiyacı olan başka bir dokuya çok hızlı bir şekilde taşınır.
Vücudunuzdaki yağ dokusu, bir ay önceki yağ dokusu değildir. Her üç haftada bir, yağ dokuları değişir. Her beş günde bir midedeki iç tabaka değişir. Her beş haftada bir cilt hücreleri değişir. İskeletimizse, daha katı ve sert olduğu için üç ayda bir değişir. Hidrojen, karbon, oksijen, azot gibi hızlı gazlardan oluşan dokularsa devamlı bir değişim içindedir; en çok haftalarla ifade edilen zaman birimi içerisinde hücrelerini değiştirirler. Bir de çok yavaş değişiklikler vardır; cıva, kurşun, demir, magnezyum, bakır metallerinde olduğu gibi. Hatta bazıları yıllar içerisinde değişir.
Amerika’da, Kaliforniya Ogmich Laboratuarları’nda yapılan araştırmalara göre, bir insanın atomlarının %98’i bir yıl içerisinde tamamen yenilenmektedir. Şu andaki ben, bir sene sonra aynı görüntüdeyim; ama geçen sene bana ait olan atomların çok azını barındırmaktayım. “Aynı akan ırmak gibi. Irmak aynı ırmak, ama akan su farklı.” Her saniye çok sayıda hücrenin öldüğü ve yenilendiği bir sistemde, niçin herhangi bir organımız dengesizliğini sürdürsün? O zaman, bu değişimi olumlu yöne çekmek için neden daha sağlıklı bir beden istemeyelim?